Kişi önce ülkesine, sonra bulunduğu il veya ilçeye, topluma ve ailesine karşı sorumludur.

Bu sorumluluk duygusu ile hareket ettiğinde öncelikle elde ettiği haberleri servis etmeden önce;

Kime ne faydası var, Kim nasıl etkilenir, münferit olayları genele duyurmak ne gibi etki yaratır, bazı olaylar haber yapıldığında çocukların ve gençlerin psikolojisinde yapabileceği tahribat ne olabilir, halk diliyle anlatacak olursam, attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değecek mi, hesapları yapılmalıdır.

Maalesef günümüzde sırf haber yapmak adına birbirleriyle yarış içerisinde olan muhabirler ve ajanslar, sorumluluk duygusu ile hareket etmeden önüne gelen haberi allayıp pullayarak merkezlerine servis etmekte.

Bu haberler de Türkiye'nin gündemine taşınmaktadır.

Onlar için önemli olan haberin çarpıklığıdır. Yani köpek adamı ısırınca haber değildir, adam köpeği ısırınca haberdir mantığı ile hareket ederler.

Oysa Köpeğin adamı ısırması haberi, en az adamın köpeği ısırması kadar önemlidir, birçok mesaj içerir, en azından önlem alınması fikrini kafalara yerleştirir, vs.

Sofrasında ekmek olmayan aileleri, sofra başında çoluk çocuk teşhir etmek, aşırı alkol alan bir şahsın düşmüş olduğu durumu resmetmek, arkadaşı ile münakaşa sonucu birbirlerini yaralamalarını haber yapmak ne kadar doğru ve ne kadar sağlıklıdır.

Bu haberler kime ne kazandırır ve bu haberlerden kim ne gibi bir ders çıkarır?

Oysa insanları yoksulluğa sürükleyen nedenler üzerinde durulsa, alkolün zararlarından bahsedilse ve öfkenin insanoğluna neler yapacağı anlatılsa daha hayırlı bir iş yapılmaz mı?

İntihara kalkışan bir insanı resmetmek günümüz gazetecileri için flaş haber gibi görülürken,

nüfusu üç milyona yaklaşan ilimiz Bursa'da Emniyet teşkilatının gayretleri sonucu son iki yılda hiçbir faili meçhul olayın olmaması göz ardı edilir.

Haber bültenlerinde yer almaz.

Bursa'da hummalı bir çalışma içerisinde olan ve her fırsatta Bursa 'nın yeşil olması, oksijen deposu haline gelmesi için gayret gösteren Büyükşehir belediyesinin çalışmaları kamuoyuna duyurulmaz, çünkü onlara göre haber değeri yoktur.

Allah aşkına sizce hangisi daha önemlidir?

İntihara kalkışan bir adamın çatıdaki gösteriş mi, yoksa Türkiye'nin dördüncü büyük kenti olan bir yerleşim yerinde iki yıldır faili meçhul bir olayın olmaması ve oksijen deposu haline getirilme gayret ve çabaları mı?

Bu şehrin tarihi, kültürü, geçmişi ve geleceği üç beş uyduruk ve gereksiz haberlere feda edilmemelidir.

Bu da kendisini gazeteci diye adlandıran herkesin görevidir.