gaziantep escort
Bugun...




facebook-paylas
MATEMATİKSEL OLANI KAVRAMAK !
Tarih: 06-09-2020 19:54:00 Güncelleme: 07-09-2020 18:24:00


“ageometretos medeis eisito!” 
yani, 
matematiksel olanı kavramamış olan giremez. Platon
Tasavvuf bir evdir kapısı Şeriattir.
Cüneyd-i Bağdadi 

hem mekân hem de zaman dikkate alınarak kurulmuş bu cümleleri  ilmî ve kültürel hayatın genel çizgileriyle bir tasvirini ve kısa bir tahlilini yapmaya 
çalışacağım. 
Platon, Yunan’da ders verdiği akademinin kapısına geometri bilmeyen giremez yazmıştır. buraya, herkes elini kolunu sallayarak giremez demek istemiştir, peki matematiksel olan (geometri) nedir?

Bilinebildiği kadarıyla, ilk defa Phytagorasçılar, 
"her türlü sayısal değer uzayda yer kaplar" iddiaları neticesinde niceliği uzayda 
temsil etme yoluna gitmiş, bu anlayışa paralel olarak uzayda, temsil geometrik yapılar olarak düşünülmüştür. 
Phytagorasçılar'ın yapmak istedikleri uzayda niceliğin, dolayısıyla sayının, rakamla 
değil de doğru parçası yani 
"büyüklük" ile temsil edilmesidir. Sürekli niceliğin oluşturduğu bu "sayısal" gösterim doğal olarak bir 
"şekl"e karşılık gelmektedir. Şekil ise bir "inşâ", bir "yapı"dır. 

Platon’unda öğrencilerinden istediği bu yapıyı kavradıklarının ispatını sürdürebilmeleriydi.
Gelelim
Cüneyd-i Bağdadi’nin 
“Tasavvuf  bir evdir kapısı şeriattir”
sözüne ve Kur’an’da ilk inen 
Alak suresinin beş ayetine:
1) Oku Yaratan rabbinin adıyla oku 
(2) O insanı alaktan (sevgiden, alakadan) yaratmıştır
(3-5)Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir. 

Cüneyd-i Bağdadi’nin
 bahsettiği tasavvuf; tıpkı geometrinin, matematiği bir doğruda anlatması gibidir. İnsanın, sözden-öze  Kemal’e (büyüklüğe) ulaşmasında bir inşadır. Yani Seyrü Sülük’ünü tamamlayarak çamur halinden letafetini açıkça belirginleştirme tertibidir, bunun için mesela:
az yemek 
az konuşmak
az uyumak 
gibi birçok terbiye metodu kullanır, başkalarını anlar  ve  nefsini tanır. 
Nefsini çeşitli işaretlerle tanıyan insan, kendini tanımlar. Kendini tanımlayabilmek, “ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir” sözündeki tema ile ilmek ilmek insanın kendisini dokumanın adıdır tasavvuf, tasavvufta nefsini bilme kavramları sırasıyla şöyledir: 
nefs-i emmare, nefs-i levvame, nefs-i mülhime, nefs-i mutmainne, nefs-i razıyye, nefs-i merdıyye ve nefs-i kamile Bunlar yükseliş basamakları, mertebeleridir, nefisini bildikçe kendini bilmiş, kendini okumuş insan, en sonunda Rabbini de bilecektir, Kısa bir etimoloji yapmam gerekirse, yani eksik yönünü tanıyacak terbiyesini arayacaktır, Çünkü Rab kelimesi terbiye eden demektir. Tasavvufta terbiye “eğilmek” için verilir, oldum bittim doğruldum diyebilmek için değil bu yüzden sürekli yolda olmak, kibri mecalsiz bırakmaktır. tıpkı felsefe gibi ki zaten bu iki alanda kelime kökü (sophia) itibariyle aynıdır. 
Yazımı noktalarken, dediklerimin ne olduğunu anlatamamış olmanın biraz sıkıntısını bu toprakların türkülerinden 
 “Kuş kanedi kalem olsa
  Ah yazılmaz benim derdim”  dizesiyle belirtip

Son paragrafımı sizlere sunuyorum. 

Platon'un mathesis  kastındaki çalışma (öğrenme) ve öğreti anlamları tasavvufta kemal için tekerrür ettiğini bu tekerrür var oldukça insan, hayatının ilmi yönünde hiçliğini gördüğünü, eksikliğini ilme değil, özüne vererek daha çok çalıştığını hatırlatmak isterim, insan tasavvufta hiçliğini görür, tıpkı Türkiye’deki tarikat adı altındaki rezaletler karşısında bizim Kemal uğruna hiçliğimizi gördüğümüz gibi.

Reyhan Güneri

Trakya İlahiyat Fakültesi,

 



Bu yazı 1050 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI