gaziantep escort
Bugun...




facebook-paylas
Târikatlara göre Ayîn-i Şerif’in İsimlendirilmesi
Tarih: 25-11-2020 19:48:00 Güncelleme: 26-11-2020 10:57:00


Ayin kelimesi sözlükte "adet, usul, tarz, görenek, yasa, ibadet biçimi, tören" gibi anlamları içerir. Anlam ağırlığı tören demek olan âyin kelimesi, Farsçaya Yakut Türkçesindeki “oyun”dan geçmiştir. Ayin, hareket ve müzik ögeleri taşıyan dinsel tören demektir.

Osmanlı dünyasında da, tarikat ayinleri genel olarak; ayin, sema, mukabele ve tevhîd kelimeleriyle anlatılmış, ayinlerin yapıldığı alanlar da "meydan" kelimesinin yanı sıra genellikle "semâ-hâne" ve "tevhid-hâne" olarak anılmışlardır. Ayin, sema ve mukabele kelimeleri daha sonraları sadece Mevlevilerce kullanılır olmuştur. "Semâ" kelimesi Arapça'da; işitmek, duymak anlamlarına geldiği halde, bedenin kendi ekseni etrafında dönmesi ile yapılan dinsel raksın adı olarak algılanmıştır. Bu arada, bazı tarikatlara özgü bazı özel ayin şekillerine özel isimler verilmiştir: Celvetîlerin ve bir Halveti kolu olan Hayatilerin diz üzerinde yaptıkları ayin şekline "nısf-ı kıyâm" (yarı ayakta), yine bir Halvetilik kolu olan Şâbânîlerin  özel ayin tarzına "darb-ı esma"; Nakşibendilerin özel ayinine "hatm-i hâcegân" denilmiştir. Ayrıca; kişilerin daire oluşturarak adım adım hareket etmeleri şeklinde yapılan ayine genelde "devran" denir. Bundan başka; ayinin içinde bazı değişik tavırlarda yapılan zikir biçimleri de "demdeme", "dalga tevhidi", "Bedevi topu", "Beyyumi", "Nevbe takdimi", "Tavaf tevhidi", "Kıyam ism-i Celali", "Kıyam Kelime-i Tevhidi", "Zikr-i erre" gibi isimler alırlar. İstanbul'a geç dönemlerde gelen (Unkapanı'ndaki ilk tekke 1820'li yıllarda kurulmuştur. İlk Şeyhi Hacı Ahmet Efendi (öl.1828, Mekke) Mağrip-Endülüs tasavvuf ekolü kökenli Şazeliler'de ayinin genel adı "hazret"tir. Anadolu ve İstanbul'da yayılmamış olan Ayderûsî’likde ise ayine "ratıb" denir. Mevlevilik ve Bektaşilikteki bazı zikir ve sohbet toplantılarına da "ayin-i cem", "ayn ül cem", "bezm-i cem" adı verilir. Bektaşi ayinindeki özel harekete de "semah" denir.

Tarikat ayinleri "Kuudi, Kıyami, Devrani" olarak üç ana şekilde [Al-i İmran Suresi 191. Ayet'in başı) sınıflandırılır. Yani, oturarak, ayakta durarak ve adım atıp hareket ederek. Gerçi bütün ayinlerin başında oturmak vardır. Fakat, kuudi ayinlerde hiç ayağa kalkılmaz. Kıyamı ayinlerde kuuddan sonra ayağa kalkılır. Devranlarda ise oturmak, ayakta durmak ve hareket etmek öğelerinin hepsi vardır.

Ayin, tekkede; sema-hane, tevhid-hane veya meydan adı verilen özel yerde yapılır. Genellikle haftada bir defa olur. Haftanın ayin yapılan gün veya gecesine "hafta günü", "hafta gecesi" adı verilmiştir. Bundan başka Kadir ve Kandil geceleri de ayin yapılır ve bu zamanlara "ihya gecesi" denir. Ayrıca, vefat etmiş Şeyhlerin vefat yıldönümlerinde, "hilafet cemiyeti" denen Şeyhlik izin ve icazeti verilmesi tören- lerinde de ayin yapılır. Haftalık ayin, vakit namazının topluca kılınmasından sonra başlar.

Tarikat erkanında Şeyh'in veya izin verdiği kişinin ‘’Fatiha etmesi”nden sonra Hz. Peygamber'e salavatın yüksek sesle ve belli bir müzik ile topluca okunması gerekir. Ancak, bazı tarikatlarda ne şekilde salavat okunacağının belirtilmesi ve gelen konukların bu konuda bilgilendirilmesi bakımından namazdan hemen sonra tekkenin bir tür protokol amiri durumunda olan "Meydancı", yüksek sesle o tarikata özgü şekli ile salavatı okuyarak ayinin başlamak üzere olduğunu duyurur. Tevhid-haneye toplanan dervişler, kıble yönünde olan Şeyh Postu'na doğru yönlenmiş bir hilâl şeklinde ve iç içe ağzı açık halkalar halinde yerlerini alırlar. 

Bütün tarikat ayinlerinin ortak bazı özellikleri vardır. Ayinler en ince detaylarına kadar  tespit edilmiş ve en küçük bir atlama veya eklemeye izin verilmemiştir. Her hareketin bir anlamı ve bir sebebi olduğu gibi, dayandığı bir kuralı da vardır. Bu kurallar ve hareketler bütününe

"hurda-i tarik" denilir ve kesinlikle ödün verilmez. Hurda-i tarikin, o tarikatın piri veya tarikatta "müctehid" düzeyine erişmiş Pir-i Sam (ikinci pir) tarafından tespit edildiği kabulüne dayanılarak bozulması veya değiştirilmesi yahut ihmal gösterilmesi tarikat edebine ve terbiyesine aykırılık olarak görülmüştür.... 

 

Ömer Tuğrul İnançer tarafından yazılan “Osmanlı Tarihinde Sûfîlik Âyin ve Erkânları” başlıklı çalışmasından istifade edilerek hazırlanmıştır.



Bu yazı 1058 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI