“Özde hiçbir zaman bir bozulma ve değişiklik olmaksızın, ezelî ve ebedî olarak değişmeyenin bilincine varmak veya onu tanımak ya da onu müşâhede etmek tevhiddir” İbni Arabi
İslama göre tevhid imanın ilk ve önemli şartıdır. Alemlerin ötesinde ve en üstünde olanı kavramanın inşasıdır, ancak bazen ibda koşullarında tevhid ilkesi sarsılır insan da bu dünyaya sınanmak için gelmiştir. İnsanın hiçbir musibetle karşılaşmaması içinse hiç var olmaması gerekir. Çünkü musibetler değişme ve bozulma niteliği taşıyan şeylerin değişmesinden, bozulmasından ileri gelmektedir. Bu bozulma insanın aslında değil gölgesinde gerçekleşirse insan birliğini koruyabilir, kainattaki oluş ve bozuluş, tevhidin hakikatiyle tenzih bilgisine sahip olabilmemiz ve kendimizi görebilmemiz için vardır kısacası dünyada bozulma olmasaydı varlık da olmazdı.
Musibetlerin olmamasını istemek tabiattaki oluş ve bozulma kanununun ortadan kalkmasını istemek olur ki bu da imkânsızdır hayatı kabul ile tamamlamak için insanın taayyün aleminin ortaya çıkması gereklidir.
İnancın temel ilkesi olan tevhid için müsibetler manevi ve maddi imtihanlardır. Musibet “ansızın bastıran yağmur” anlamındaki savb kökünden türeyen ve “bir şeyin hedefine ulaşması, birinin payına düşmesi” mânasına gelen isâbet masdarından türemiştir, “insanın genellikle kendi iradesi dışında ve beklemediği şekilde karşılaştığı durum” demektir. Daha çok hastalık, kıtlık, zarar ziyan, yangın, deprem gibi âfetler, sevilen birinin ölümü vb. ağır sıkıntı veren şeyler için kullanılır. Musibet kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de on âyette geçmektedir.
Ayrıca altmış dört yerde ölüm, fitne, kötülük, belâ, yaşlılık, azap; aşırı susuzluk, yorgunluk ve açlık gibi olumsuzlukların başa gelmesini ve iyilik, ilâhî lutuf, rahmet gibi olumlu durumlarla karşılaşmayı ifade etmek üzere musibetle aynı kökten gelen fiiller kullanılmıştır. Şekilleri, imtihan ve ceza olarak belirlenir.
İmtihan türü olan musibetler “Her canlı ölümü tadacaktır” ayetinde olduğu gibi ölüm, hastalık, yorgunluk, kötülük gibi karşımıza çıkar; ceza olarak gelen musibetler kavimlerin başına gelen musibetlerdir birde ilahi imtihan gereği takdir edilen musibetler vardır Allah’ı Teala kulunun imanının derecesini, sabrını, şükrünü denemek için bu musibetleri takdir eder, Kur’an-ı Kerim’de “İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, sadece “iman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar” mealindeki ayette bu sınava işaret etmektedir. Bu sınavlar insanın maneviyatını güçlendirdikçe tevhid var olacaktır. Çünkü musibetler manevi değerlerin eğitim yoluyla kazanılmasıdır ve yaşam kalitesini arttıran motivasyonları insana sunar.
Musibetler karşısında insanların durumları değişir ve şöyledir:
· Acizlik, şikâyet ve isyan durumu.
· Sabır durumu.
· Rıza durumu. Bu durum sabır durumundan daha üstündür.
· Şükür makamı. Bu durum sabır durumundan daha üstündür.
· Af ve bağış durumu.
· İntikam düşüncesinden kalbin salim olma durumu.
· Kadere teslim olma durumu. Şayet kişiye gelen musibet bir zalim eliyle olmuş ise kişi bunun bir kader olduğuna ve o zalim eliyle ödüllendirildiğine inanır. İnsanlardan gelen bu şekil eziyetler soğuk ve sıcak gibi engellenemez ve karşı konulamaz bir durumdur.
· İhsan durumu. Bu makamda insan kendisine yapılan kötülüğe iyilikle mukabelede bulunur.
Musibetin şekli ne olursa olsun müslümanlar, Kur’an-ı Kerim ...Sabredenleri müjdele! İfadesindeki ilahi müjdeye ulaşmak için bela ve müsibetlere dayanma gücü bulur. Namazla, zikirle ve dua ile.